Welcome to Our Website

İçine düşen her şey asitten dolayı yok oluyor! Dede Korkut ve Evliya Çelebi…

Ağaçbaşı Turba Bataklığı hakkında kitap ve yayımları bulunan Karadeniz Teknik Üniversitesi Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Coşkun Erüz, turbalığın yaklaşık 60 hektar alana sahip olmasına karşın bölgedeki 600 hektarlık bölümün doğal sit alanı olarak tescil edildiğini söyledi.

Turbalığın yaklaşık 9-10 bin yıllık yaşa sahip olduğunu dile getiren Erüz, asitli yapısından dolayı içerisine giren bitki ve böceklerin, parçalanmadan fosil halinde kalabildiğini belirtti.

Erüz, bunun geçmişe dair bilgi alabilmek adına önemli olduğuna işaret ederek, “Yaklaşık 9-10 bin yıldır bölgede yaşayan hayvanların kalıntıları, bitkilerin kalıntıları bölgedeki yaşamın bütün izleriyle birlikte örneğin iklimin nasıl değiştiğini, eğer insan müdahalesi varsa veyahut yangınlar geçirmişse o dönemde doğal olayların tamamını bünyesinde barındıran ekolojik bir kütüphane arşivi.” ifadelerini kullandı.

“DOĞU KARADENİZ’İN 9 BİN YILLIK EKOLOJİK GEÇMİŞİNİN ARŞİVİ”

Turbalığın, bölgenin nadir görülen ekolojik arşivini oluşturduğuna dikkati çeken Erüz, şöyle devam etti:

“Ekolojik olarak olduğu kadar da doğa bilimleri açısından bir arşiv görevi görebilmesi dolayısıyla çok değerli ve tarihsel önemi olan bir alan. Her yıl oluşan üzerindeki bitkiler öldüğünde, yani o yılın sonundaki bitki öldüğünde normalde çürüyüp parçalanır, toprak olur. Buradaki suyun ve bataklık yapısından dolayı o çürümüyor fosilleşip orada kalıyor. Dolayısıyla milimetrik büyüyor. Yaklaşık şu anki kalınlığı 3,5 metre civarında. Doğu Karadeniz’in 9 bin yıllık ekolojik geçmişinin arşivi Ağaçbaşı’nda ve yakınındaki Barma Yaylası’nda.”

Erüz, Ağaçbaşı Turbalığı’nın, ekolojik özelliklerinin yanı sıra konumu itibarıyla da önemli olduğunun altını çizdi.

Gümüşhane’nin Kelkit ilçesindeki Satala Antik Kenti’nin, Roma’nın en önemli garnizon kentlerinden biri olduğunu belirten Erüz, buraya denizle bağlantının Ağaçbaşı Turbalığı’nın bulunduğu yoldan sağlandığını söyledi.

Erüz, aynı zamanda Roma yolu olarak bilinen taş yolun halen turbalığın içerisinden geçtiğini ifade ederek, “Ağaçbaşı’nın içerisinde Roma dönemine ait bir yol kalıntısı hala mevcut ve bu yol arkeolojik olarak tescil altına alınmış durumda. Yani Roma döneminden beri İpek Yolu’nun bir kolu. Ondan öncesinden beri var olan tarihi bir yol güzergahı üzerinde Ağaçbaşı hem ekolojik hem de tarihsel olarak önemli bir güzergah alanı.” diye konuştu.

BAMSI BEYREK’E BATAKLIK UYARISI

Tarihte Trabzon Krallığı döneminde bölgenin önemli bir coğrafya olduğunu ifade eden Prof. Dr. Erüz, Dede Korkut’un özellikle turbalığa yönelik bir uyarısının olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:

“Trabzon, Trabzon Krallığı’nın, Komnenosların krallık merkeziydi. Bamsı Beyrek’in tekfurun kızını almak için gelmek zorunda olduğu, Bayburt üzerinden o hattı kullandığı için Bamsı Beyrek ilgili hikayelerde, ‘Oğul; dağdan bir bataktan geçeceksin, geçenlerin çoğu batıp kalmıştır, çıkamamıştır. Sen de batar kalırsın, çıkamazsın.’ diye tanımlanıyor. O bataklık da içinden yol geçtiği için net olarak tanımlanıyor çünkü içinden geçmek zorundasınız ama batak. ‘Eğer yolu bulamazsanız batar kalırsınız.’ diye bir terim geçiyor. Tam anlamıyla Bayburt ile Trabzon arasındaki önemli bir nokta olması dolayısıyla burayı tanımlıyor. Dolayısıyla Dede Korkut Hikayelerinde geçen Bamsı Beyrek’in geçmek zorunda olduğu bataklık, Ağaçbaşı olarak tanımlanıyor.”

Erüz, Osmanlı döneminde bataklığın bulunduğu güzergahın ticaret ve askeri anlamda kullanılmaya devam edildiğine dikkati çekerek, “Birçok kaynakta olmakla birlikte Evliya Çelebi kendisi bizzat gitmiş değil çünkü Evliya Çelebi her yere giderek değil, o bölgedeki bilgileri de derleyerek yapıyor. Trabzon’daki yollardan bahsederken ‘Ağaçbaşı derler, bir yol var. Yolu bulan geçer, bulamayan batar kalır.’ diye özellikle belirttiği bir güzergah burası. Gerçekten de bu doğru çünkü yöresel halk şunu diyor, bundan 100-150 yıl önceye kadar ormanlarla etrafı kaplıydı ve batağa hayvanlar girdiği zaman bile aylarca çıkamıyordu.” diye konuştu.

“156 ASKERİMİZ O HATTA ŞEHİT DÜŞÜYOR”

Osmanlı-Rus savaşında, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kars ve Sarıkamış harekatlarına mühimmatların yine bu bölgeden götürüldüğüne değinen Erüz, “Aynı şekilde 1916’da Rus işgal döneminde de Ruslarla yapılan savaştaki en çetin savaşlardan biri Madur-Soğuksu diye geçer. Ortasında Ağaçbaşı bataklığının bulunduğu o hatta büyük bir mücadele veriliyor. Yaklaşık binin üzerinde insanın, orada hem Türk tarafından hem de Ruslardan can verdiği belirtiliyor. Bunlardan tespit edilebilen, kayıtları olan 156 askerimiz o hatta şehit düşüyor. Bu şehitlerden biri yüzbaşı olmak üzere birkaç tanesi Ağaçbaşı turba bataklığının içerisinde, şehitlikleri biliniyor. Orada hala mezarları da biliniyor.” ifadelerini kullandı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir